Artık bilmeyen kalmamıştır kürek sporunu, belki ismi pek cezbedici ve iç açıcı değildir ama yapıldığı mecra bakımından gayet iç açıcı ve doğa ile iç içedir. Kürek sporunun yapıldığı bölgeler genelde durgun sulardır, göller gibi yerler. Belki bir çoğumuza uzak bir spordur, çoğumuz bu sporu filmlerde görmüşüzdür. Zengin kolejli öğrenciler kaslı vücutlarına bodylerini giyerler ve okulda ki kız öğrencilerin önünden havayla geçerler ve kızlar da onların hastasıdır. Yok aslında o kadar ileri gitmeye gerek, hiç ileri gitmeye gerek yok, çünkü ben neredeyse bizim mahallede sayılabilecek bir yerde, biraz eski, biraz pis görüntülü ve Haliç'e kıyısı olan bir yerde başlamıştım kürek sporuna ve hiçte öyle gösterildiği gibi havalı değildi, aynı zamanda bir çoğunuzun düşündüğü gibi paralı bir sporda değildi, gidersin başvurursun bende sizinle çalışmak istiyorum dersin ve sana şu gün gel başla derlerdi. Benim başladığım yer denizcilik işletmeleriydi.
Sende ne havası bekliyorsun başladığın yerde diyebilirsiniz, zaten benim öyle bir beklentim yoktu filmlerde böyle yansıtıltığı için değindim sadece o konuya. Ayrıca ben spora başladığımda kaç kişiydik, sonrasında kaç kişi geldi spor salonuna, kaçı çıktı, daha yüzlerini bir kere görüp bir daha görmediğim insanlar bile oldu, belki hiç görmedik bile olmuştur. Neden? çünkü dışardan göründüğü gibi hiçte hafife alınacak antrenmanları yoktu, gerçekten çok zorlayıcıydı ve bir çok kişinin bünyesi kaldırmıyordu. (bana ihtimas geçiyorlardı yaşım küçük diye, fazla yüklenmiyorlardı belkide ondan ben kaçıp gitmedim) Bizim hocamız dünyanın en zor 2. sporu derdi bunun için, belki de antrenmanları için diyordu ama hiç bir zaman anlamadım bu istatistik nerede yapılmış, hangi sporlar arasında yapılmış, kim yapmış, kim onaylamış, sonuçta o sporun içinde olduğum için pek itiraz edesim gelmiyordu zaten, ben dünyanın en zor 2. sporunu yapıyorum olm! diyebiliyordum. Her ne kadar zorlu olsa da spor gibi spordu.
Antrenmanlara ilk başladığım gün, anlam veremediğim bir şekilde sanırım toplamda 10km falan koşmuştuk. Hemde caddede. Otobüsle geldiğim yolları koşa koşa geri dönüyordum, sonra oradan tekrar spor salonuna geçip aynı yolu birde otobüsle tekrar dönüyordum ve gidiyordum. Of Allah'ım ben nereye geldim demeye başlamıştım daha ilk günden. Neyse ki sonra ki günler ağırlık çalışlarına, fitness çalışmalarına geçmiştik ki bu biraz rahatlatmıştı beni. En sevmediğimiz şey koşmaktı, sonuçta 15-20 kişi caddede koşuyor ve millette bize bakıyordu.
Antrenmanları daha çok günümüzde moda olan crossfit antrenmanlarına benziyordu. Bir hareketi bitirdikten sonra vücut geliştirmede olduğu gibi durup dinlenmek yoktu, bir hareket biter bitmez diğer harekete geçiyorduk ve nefesimizi son haddine kadar kullanıyorduk. Birde ergometre diye bir alet vardı. Berbat bir alet. Kürek çekmenin similasyonu tarzında ama alakası yok, hiç zevk vermiyordu ama yeterinde acı veriyordu. Daha ilk gittiğim günlerde, hiç denememişim tabii bu aleti, büyük abiler, ablalar alette çalışıyor, biri barıyor avazı çıktığı kadar AAHHHHH, sonra kızlardan biri aayyhhhh! kibarından. O kadar nefesi zorluyordu ve insan nefesini bu şekilde dışarı vererek biraz olsun rahatlıyordu. Birde kim en hızlı çekiyor yarışması yapılırdı, ben 1,25 lere zor inerdim, ne kadar az olursa o kadar iyisin demekti, abiler dediğim tayfa 1,11 lere falan iniyordu hatırladığım kadarıyla belki daha da aşağıya.
Neyse, küçüktüm o zaman ve hakkıyla yapamadım sporu, hakkıyla yaptığım tek bir şey vardı oda azmimdi. Elime bir şey geçti mi? geçmedi, ama başladığımda benim yaş grubumdan 6-7 kişi vardı ve 6 aylık bir süre sonunda tek ben kalmıştım. Kano ile suya 2 kere çıkmama rağmen 9 ay boyunca yine pes etmedim ama sonunda zayıf vücudum pes etti. Yok yok ölmedim. Ciğerimi biraz yormuşum doktor sporu bırakman gerek dedi bende bıraktım öylece kaldı. Eğer bir spora gitme ihtiyacı duyuyorsanız ve kendinizi atletik hissediyorsanız ayrıca suyu da seviyorsanız bence ilk başvurmanız gereken spor dalı kürekdir.İhtiyacınız varsa, kilo vermenize ve fit bir vücuda kavuşmanıza da katkı sağlayacakdır. Bir yerden başlayın ve gerçekten iyiyseniz, soluğu Fenerbahçe ya da Galatasaray'da aldığınızı göreceksiniz.
Sende ne havası bekliyorsun başladığın yerde diyebilirsiniz, zaten benim öyle bir beklentim yoktu filmlerde böyle yansıtıltığı için değindim sadece o konuya. Ayrıca ben spora başladığımda kaç kişiydik, sonrasında kaç kişi geldi spor salonuna, kaçı çıktı, daha yüzlerini bir kere görüp bir daha görmediğim insanlar bile oldu, belki hiç görmedik bile olmuştur. Neden? çünkü dışardan göründüğü gibi hiçte hafife alınacak antrenmanları yoktu, gerçekten çok zorlayıcıydı ve bir çok kişinin bünyesi kaldırmıyordu. (bana ihtimas geçiyorlardı yaşım küçük diye, fazla yüklenmiyorlardı belkide ondan ben kaçıp gitmedim) Bizim hocamız dünyanın en zor 2. sporu derdi bunun için, belki de antrenmanları için diyordu ama hiç bir zaman anlamadım bu istatistik nerede yapılmış, hangi sporlar arasında yapılmış, kim yapmış, kim onaylamış, sonuçta o sporun içinde olduğum için pek itiraz edesim gelmiyordu zaten, ben dünyanın en zor 2. sporunu yapıyorum olm! diyebiliyordum. Her ne kadar zorlu olsa da spor gibi spordu.
Antrenmanlara ilk başladığım gün, anlam veremediğim bir şekilde sanırım toplamda 10km falan koşmuştuk. Hemde caddede. Otobüsle geldiğim yolları koşa koşa geri dönüyordum, sonra oradan tekrar spor salonuna geçip aynı yolu birde otobüsle tekrar dönüyordum ve gidiyordum. Of Allah'ım ben nereye geldim demeye başlamıştım daha ilk günden. Neyse ki sonra ki günler ağırlık çalışlarına, fitness çalışmalarına geçmiştik ki bu biraz rahatlatmıştı beni. En sevmediğimiz şey koşmaktı, sonuçta 15-20 kişi caddede koşuyor ve millette bize bakıyordu.
Antrenmanları daha çok günümüzde moda olan crossfit antrenmanlarına benziyordu. Bir hareketi bitirdikten sonra vücut geliştirmede olduğu gibi durup dinlenmek yoktu, bir hareket biter bitmez diğer harekete geçiyorduk ve nefesimizi son haddine kadar kullanıyorduk. Birde ergometre diye bir alet vardı. Berbat bir alet. Kürek çekmenin similasyonu tarzında ama alakası yok, hiç zevk vermiyordu ama yeterinde acı veriyordu. Daha ilk gittiğim günlerde, hiç denememişim tabii bu aleti, büyük abiler, ablalar alette çalışıyor, biri barıyor avazı çıktığı kadar AAHHHHH, sonra kızlardan biri aayyhhhh! kibarından. O kadar nefesi zorluyordu ve insan nefesini bu şekilde dışarı vererek biraz olsun rahatlıyordu. Birde kim en hızlı çekiyor yarışması yapılırdı, ben 1,25 lere zor inerdim, ne kadar az olursa o kadar iyisin demekti, abiler dediğim tayfa 1,11 lere falan iniyordu hatırladığım kadarıyla belki daha da aşağıya.
Neyse, küçüktüm o zaman ve hakkıyla yapamadım sporu, hakkıyla yaptığım tek bir şey vardı oda azmimdi. Elime bir şey geçti mi? geçmedi, ama başladığımda benim yaş grubumdan 6-7 kişi vardı ve 6 aylık bir süre sonunda tek ben kalmıştım. Kano ile suya 2 kere çıkmama rağmen 9 ay boyunca yine pes etmedim ama sonunda zayıf vücudum pes etti. Yok yok ölmedim. Ciğerimi biraz yormuşum doktor sporu bırakman gerek dedi bende bıraktım öylece kaldı. Eğer bir spora gitme ihtiyacı duyuyorsanız ve kendinizi atletik hissediyorsanız ayrıca suyu da seviyorsanız bence ilk başvurmanız gereken spor dalı kürekdir.İhtiyacınız varsa, kilo vermenize ve fit bir vücuda kavuşmanıza da katkı sağlayacakdır. Bir yerden başlayın ve gerçekten iyiyseniz, soluğu Fenerbahçe ya da Galatasaray'da aldığınızı göreceksiniz.