soya proteini nedir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
soya proteini nedir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mayıs 2014 Pazar

Soya Proteini

SOYA PROTEINI

Düşük yağlı ve soya bazlı beslenen Japonlarda kalp hastalıklarının çok az görülmesi, kalp hastalıkları ve
soya ilişkisini gündeme getirdi. Soya çeşitlerinin kan lipit seviyeleri üzerindeki etkisi de araştırıldığında soyanın
kolesterol seviyesinin düşüşünde önemli bir rol oynadığı ortaya çıktı. Menopoz konusunda yapılan araştırmalar
da, soyanın kemiklerin güçlenmesinde etkili olabileceğini gösteriyor. Erkekler açısından da umut veren
gelişmeler oldu; soyanın yapısında bulunan 'Genistein' adlı bileşenin, prostat tümör hücrelerinin büyümesini
önlediği keşfedildi.

Soya protein granülünü sağlıklı ve kaliteli bir beslenmede ön plana çıkaran faktör, tüm esansiyel
aminoasitleri içermesidir. Enzimler yönünden zengin olduğu kadar, proteinleri parçalayan enzimleri bloke etme
(Tirozin Kinaz İnhibisyonu) özelliğine de sahip olan soyanın bu tipik özelliği, zararlı bazı materyalin doku içinde
kendine yer açma yeteneğini de engelleyebilmektedir.
Soya izoflavonları olan Genistein, Daidzein ve Glisitein gibi çok önemli maddelerin başlıca kaynağıdır. 17β-
östradiol gibi östrojenik sterollere yapıca benzediklerinden fitoöstrojenler olarak adlandırılır. Steroidal yapıda
olmayan bileşikler östrojenik, enzim faaliyetlerini durdurucu ve antioksidan etkiye sahiptir. İzoflavonların
östrojenik aktiviteleri %1 gibi çok düşük olmakla birlikte, muhtelif hormon alıcılarını (reseptörlerini) bloke edip,
hormon eksiklik belirtilerini azaltır. Bu özellik ani ateş basması gibi menopoz semptomlarının azaltılmasının
yanı sıra, migren ve eklem ağrılarının giderilmesine de yardımcı olabilir. Aynı maddeler kan sulandırıcı ve kılcal
damarlar dahil tüm damar çeperlerini koruyucu özellikte de olduklarından, bazı hastalıklarda söz konusu olan
patolojik damarlanmaları azaltabilmektedir (antianjiyogenetik aktivite). Soya granülleri ayrıca çeşitli
minerallerin (Kalsiyum, Magnezyum, Çinko, Demir, Krom ve Selenyum) organik tuzlarını ve yine sağlık
açısından çok önemli olan B kompleks vitaminlerini de içermektedir. Değerli bir lif kaynağıdır. Oligosakkaritler,
kısmen çözünen ve çözünmeyen bitkisel lifler içerir. Bu özellikleri sayesinde bazı hastalıkların tedavisinde
önemli destektir. Kemik erimesi (osteoporoz) ve şeker hastalığı (özellikle yaşlılıkta oluşan Tip II) dahil,
dejeneratif sorunlarda, gerekli protein yapı taşlarını sağlayıp, doğal beslenme yolu ile tahribatı
azaltabilmektedir. Dokusal düzeyden başlamak üzere, her tür yeniden yapılanmayı gerektiren, yaşlanma,
hastalıklardan korunma, ağır tedaviler ve iyileşme sürecini hızlandırma ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi için
gerekli etken maddeleri, soya protein granüllerinin yapısında bulundurmaktadır.

Atardamar daralmasını önleyici etki
İnsan bünyesindeki yağ ve lipit metabolizmasını düzenleyen yağ asitlerini içerdiğinden, şeker hastalığı,
damar sertliği ve Koroner kalp hastalığı olan kişilere soya ve soya yağı önerildiğini kaydeden Prof. Dr.
Arıoğlu’nun araştırmalarına göre Soya yağı, özellikle atardamar daralmasını önleyici etkiyi sahiptir. Ayrıca,
soya yağı kandaki kolesterol düzeyini düşürmektedir.
Soyanın Kadınlar Üzerinde ki Etkisi:
Soyanın, kadınlarda östrojen hormonunun kanserojen etkisini önlediğini ve zararlı hücrelerin gelişimini
durdurur. Bu nedenlerden dolayı, kadınlarda göğüs kanserine yakalanma riskini azaltıyor. Araştırmalar, her
gün soya ile beslenen Japon kadınlarında göğüs kanserine yakalanma riskinin, Avrupalı kadınlara göre dört
kat daha düşük olduğunu gösteriyor.

”Menopoz ve soya ilişkisi:
Menopozun, orta yaş üstü kadınların en önemli sorunlarının başında geliyor. İleri yaştaki kadınlarda
ortaya çıkan menopozun etkisini giderebilmek için, vücuda doğal östrojen hormonu takviyesinin gerekli
olduğu hekimler tarafından bildiriliyor. Menopoz döneminde kadınlara, diyet beslenmesinde, vazgeçilmez
besin kaynağı olarak soyalı ürünler önerilmektedir. Özellikle menopoz döneminde soyalı ürünlerle beslenen
kadınlarda, yüzde 40 daha az ateş basması şikayetlerinin olduğu saptanmıştır.
Menopoza giren kadınlara öneriler:
Menopoz dönemine giren kadınlarda, östrojen hormonunun azalması nedeniyle vücut dengesinin
bozuluyor ve bu bozulmanın, soya proteinince giderilebiliyor. Kadınlarda menopoz belirtilerinin görülmeye
başlaması ile birlikte günde 25 gram soya proteini tozunun alınması, menopozun tam etkisine girilmesihalinde ise bu miktarın 40 grama çıkarılmasının doktorlar tarafından öneriliyor. Ayrıca;

Günde 50g soya
İtalya’da yapılan araştırmalar, menopoz dönemine giren kadınların sağlıklı olarak yaşamlarını
sürdürebilmeleri için, günde 50 gram soya almalarının gerekli olduğunu ortaya koymuştur. Menopoz sonrası
kadınlarda, her yıl ortalama yüzde 5 oranında kemik ağırlığı azalıyor. Bu hastalığa karşı da soyalı ürünler
öneriliyor. Soya proteini sayesinde, vücuda alınan kalsiyumun dışarı atılması yüzde 50 oranında azalıyor.

Diğer Yararları
Soya, B vitamini deposu olarak bilinir. Bu nedenle soyalı besinlerin hazmı kolaylaştırdığı ve çocuklarda
kemik gelişimini artırdığı, ayrıca çocuklarda ortaya çıkan kronik sindirim zorluğu ve kabızlığın soya sütü
kullanımı ile büyük oranda atlatıldığı saptanmıştır. Soyada bulunan bol miktardaki E vitamininin, Parkinson
ve Alzheimer hastalıklarının tedavisinde de oldukça etkili olduğu ve yaşlanmayı geciktirdiği biliniyor.
Almanya’da eczanelerde reçetesiz satılan Glutamin adlı ilacın soyadan elde ediliyor ve bu da stres ve
zihin yorgunluğuna karşı kullanılıyor. Soya unu, büyüme ve gelişmeyi teşvik eden ve hızlandıran çok değerli
aminoasitleri içerdiği için bebek mamalarının yapımında önemli oranlarda katkı maddesi olarak kullanılıyor.
Ayrıca, soya unu salam, sosis, bisküvi, kurabiye, makarna, şekerlemeler ve özel diyet besinleri başta olmak
üzere değişik amaçlarla insan beslenmesinde yerini alıyor.”
Soya besin değeri yüksek bir gıda maddesidir.
Soya proteini Lif, demir, kalsiyum, fosfor, magnezyum gibi minerallerin ve B vitaminlerinden Thiamin,
riboflavin, Niacin ve Folik asidin iyi bir kaynağıdır.

Soya Proteini Kanser Riskini Azaltabilir:
Laboratuar çalışmaları soyanın kanser önleyici rolünü destekler, soya gıdaları yararlı etkiye sahip olduğu
düşünülen fitokimyasallar olarak isimlendirilen bileşiklerden zengindir. Bunlardan izoflavenler çeşitli yollarla
kanserle mücadele edebilir. Bunlar sadece soya gıdalarda önemli miktarda bulunur. Bilim adamları Soya
Proteininden çeşitli potansiyel anti kanser unsurlar identifiye etti. Bunların hepsi anti kanser etki yapabilir
ama izoflavenler özellikle önemlidir, izoflavenlerden olan genistein özellikle bilim adamlarının ilgisini
çekmiştir. Genistein, laboratuar testi tiplerinde gelişen kanser hücrelerine ilave edildiği zaman hücre gelişimi
durmuştur. Genistein çeşitli yollarda çoğu kansere karşı etki yaptığı düşünülür. Genistein, göğüs ve prostat
kanserlerinde olduğu gibi hormona bağlı olan çoğu kanserlere etki edebilir. Bazı araştırmalar, genisteinin
tümörlerin gelişimi için ihtiyaç duyduğu besin maddeleri ve oksijen alımı prosesini teşvik edebilir. Östrojen
gibi görünen izoflavenler göğüs dokusundaki aynı bölgelere tutunabilir. Bu bölgeleri işgal ederek daha güçlü
östrojenlerin kansere sebep olucu etkilerinden koruyabilir.

Soya Proteinin Osteoporozis Riskini Azaltır.
Soya gıdaları yemek, güçlü kemik gelişimine yardım etmek ve osteoporozis riskini azaltmak için en kolay
yollardan biridir. Osteoporozis kemiklerin incelmesi ve zayıflamasıdır ve bütün dünyada ciddi ve yaygın bir
sorundur. Kemik sağlığını etkileyen 50 kadar faktör vardır. Fiziksel aktivite yaşanmayla meydana gelen
kemik dokusu kaybını azaltabilir. Kalsiyum ve Vitamin D gibi besin unsurları kemik sağlığını iyileştirir. Soya
filizinin günlük gıdalar içerisinde tüketilmesi osteoporozis riskini azaltmaya yardımcı olabilir, yaşamın sonraki
yıllarında osteoporozise karşı en iyi önlem, yaşamın erken yıllarında güçlü yoğun kemiklere sahip olmaktır.
Yeterli kalsiyum alımı bunun için elzemdir. Soya filizindeki kalsiyum vücut tarafından çok iyi absorbe edilir.
Soya gıdalar izoflavenler olarak adlandırılan bir grup bileşiğin yegane kaynağıdır. Soya filizi bu kimyasalların
önemli miktarda bulunduğu bir gıdadır.
Daidzein adı verilen bir izoflaven tipi osteoporozisi tedavi etmek için Asya ve Avrupa’ da yaygın olarak
kullanılan bir ilacın çok benzeridir. Bu ilaç kemiği yıkımlardan korur. İlaç vücutta metabolize olduğu zaman,
soyada bulunan aynı bileşik olan daidzein üretir. Bu daidzeinin doğal kaynağı olan Soya Proteininin
tüketilmesinin osteoporozis riskini azaltmaya yardım edebileceğini gösterir. Soya filizindeki bileşikler kemik
sağlığını korur. Soya Proteini, Protein İhtiyacını Karşılamaya Yardım Eder
Soya filizi yemek, protein ihtiyacını karşılamak için basit ve sağlıklı bir yoldur. Soya filizi yüksek kaliteliprotein zenginidir. Soya proteini kemik sağlığının korunmasına yardımcı olur. Soya proteini böbrek
fonksiyonlarını korur. Soya proteini kolesterol seviyesinin düşmesine yardım eder.

Soya Proteini Demir (FE)
‘den Zengindir Demir yetersizliği dünyadaki en yaygın beslenme sorunudur. Düşük demir alımı anemi ile
sonuçlanır. Bu şartlardaki bir insan bitkinlik, baş ağrısı ve artan enfeksiyon riskinden muzdariptir. Soya filizi
demirden zengindir ve günlük demir gereksinimi yetişkinler için 10-15 mg.’ dır.
Diyabetlerde Soya Proteinin Rolü
Soya gıdalar kan dolaşımına glikoz emilimini yavaşlatır. Soya proteini arterlerde yağ maddelerinin
birikmesi ve böbrek hastalıkları gibi diyabet komplikasyonlarının önlenmesine veya kontrolüne yardımcı
olabilir. Soya filizi çözünür liften zengindir. Çözünür lifler besin unsurlarının kan dolaşımına emilimini
geciktirir ve kan glikoz seviyesinin kontrolüne yardımcı olur. Laktoz içermedikleri için Soya Proteini laktoza
karşı duyarlığı olan insanlar için ideal bir protein kaynağıdır.

GENEL OLARAK: Soya filizi ne kolesterole ne de laktoza sahiptirler. Protein ve mineraller bakımından çok
zengindirler. Soya filizi fitokimyasalların çok farklı tiplerini içerir.
İZOFLAVENLER: Doğal östrojene bileşenleridir. Hormona bağlı kanser oluşumunu önlemeye yardımcı
olurlar.
GENİSTEİN: Erken dönemlerde bazı kanser formlarının yayılmasını durdurabilen bir bileşiktir.

PROTEAZ İNHİBİTORLERİ: Bu bileşikler kanser oluşturan enzimlerin aksiyonunu bloke edebilirler.

FİTİK ASİT: Bu bileşiğin tümör gelişimini inhibe ettiği gösterilmiştir.
FDA, koroner kalp hastalıkları riskini önemli ölçüde azaltmak için, her gün 25 gr. Soya proteini
tüketilmesini öngörmektedir. Doymuş yağlardan ve kolesterolden düşük bir diyetin yanı sıra, günde, 25 gr.
Soya protein tüketilmesinin, kalp hastalıkları riskini azaltacağı görüşü, 50 bağımsız araştırmanın sonucu olup
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesince (FDA) kabul edilmiştir. FDA, 20 Ekim 1999 tarihinde, soya proteini tüketimi
ile azalan koroner kalp hastalıkları arasındaki ilişkinin, içeriğinde soya proteini bulunan gıdaların
ambalajlarında ve etiketlerinde kullanılmasını onayladığını duyurmuştur. Günde 25 gram soya proteini almak
için, içinde 18 gram granül soya proteini (soya kıyması) bulunan bir hamburger yemek ve yarım bardak soya
sütü içmek yeterlidir. Bu sağlık önerisinin kabulü ile birlikte, Amerika'da gıda sanayi soya proteini içeren yeni
ürünler üretmeye ağırlık vermeye başlamıştır. Yakın zamanda soya bünyeli gıda maddelerine duyulan ilginin
bu derece artmasındaki nedeni, soyanın sadece kaliteli bir protein kaynağı olması, besin öğeleri içeriğinin iyi
olması veya FDA tarafından onaylı bir sağlık önerisine sahip bulunması ile açıklamak yetmez.
Soya Proteinleri.

Önceki çalışmalar soya proteinlerinin LDL kolesterolü düşürdüğünü, diğer KDH risklerini azalttığını öne
sürmüşse de, son beş yıl içinde yapılan çalışmalar bu bilgiyi doğrulamış değil. Hayvansal protein ya da süt
ürünleri kaynaklı protein yerine aşırı miktarda soya proteini alınırsa, bunun kolesterolü yüksek kişilerde LDL
kolesterolü düşürmekte yaralı olabileceği, ancak HDL kolesterol, trigliserit ve lipoprotein (a) (bunun
yüksekliği de damar sertliği ve inme riskini artıran bir etkendir) düzeyini etkilemediği belirtilmektedir. Gene
de, en azından, diyette hayvansal ürünler veya süt ürünleri nispeten azalacağından, bunların yerine soya
proteinince zengin yiyeceklerin kullanılması daha az doymuş yağ ve kolesterol alınması anlamına geliyor
Soyanın önemli ek besin (dietary supplement) gereksinimlerimizden İzoflavonlar'ı en zengin ve istenilen
yapıda içeren tek kaynak olması sebebiyle pek çok kronik hastalık riskini azaltıcı yöndeki etkisi bu ilginin
gelişmesindeki en büyük nedendir. Bilim adamları tarafından, 50 yıl öncesinden beri varlığı bilinen ve bir tür
"phytochemicals" yani "bitki kimyasalları" olarak adlandırılan izoflavonlar hakkında ancak 90'lı yıllarda
bilimsel yazılar kaleme alınmıştır. Pek çok pytochemicals gibi bitki bünyesinde üretilen izoflavonlar, diğer
bitki kimyasallarına kıyasla, doğada, gıda olarak tüketebilen bitki türlerinin çok azında rastlanırlar. Soya,
izoflovanların, diğer gıdalarda bulunan bitki kimyasallardan daha yüksek konsantrasyonda bulunduğu tek
bitkisel gıdadır. İzoflavonlara duyulan ilgi pek çok araştırmanın başlamasına neden olmuştur; şüphesiz ki
bunların en önemlisi 1990 senesinde Ulusal Kanser Enstitüsü'nün izoflovanların kanseri önleyici potansiyel
etkilerini ortaya çıkarmak için başlattığı ve yaklaşık 3 milyon dolara mal olan çalışmalarıdır. Araştırmacılar
sadece bu etkilerle yetinmeyip, izoflovanların osteoporozis, kalp hastalıkları ve yüksek tansiyon gibi diğer
hastalıklara olan etkilerini de bulmaya yönelmişlerdir. Soyanın bünyesinde bulunan iki ana izoflavon çeşidi
Genistein ve Daidzein olarak adlandırılırlar. Yapısı itibari ile "bitkisel östrojen" (phytoestrogens) olarak
isimlendirilen izoflovanlar, aynı östrojen gibi davranırlar ve östrojen reseptörlerine bağlanarak östrojenik
etkiyi uygularlar. Bununla beraber etkileri, normal östrojen aktivitesinin binde biri ile onbinde biri kadar olup,
son derece düşüktür. Fakat soyalı gıdalar tüketen insanlarda kandaki izoflavon düzeyi, endojen östrojen
düzeyinin 10,000 katından daha yüksek seviyelere ulaşabilir. İzoflavonların kandaki bu yüksek
konsantrasyonu, başta belirtilen ve göreceli bir kavram olarak betimleyebileceğimiz zayıf aktivite durumunu ortadan kaldırır. İzoflavonların sahip olduğu bu eşsiz güç yani östrojenik aktiviteleri benzersiz ve tamamen
doğal bu maddelerin, menopoz sonrası kadınlara tatbik edilen östrojen hormonu terapisine potansiyel bir
alternatif olarak değerlendirilebileceği yorumunu doğurmuştur. Araştırmalar, ayrıca İzoflavonların, kalp
hastalıkları ve osteoporozis (kemik erimesi) gibi rahatsızlıklarda, yaşla beraber oluşan riskleri azaltıcı yönde
rol oynadıklarını ve menopoz sonrası ateş basması gibi semptomların giderilmesinde etkili olduklarını ortaya
koymuştur. İzoflavonların bu hastalıklara karşı insan vücudunda ne tür bir mekanizma oluşturdukları ile ilgili
araştırmalar devam etmektedir. Bunlarla birlikte, diğer bir durum da İzoflavonların endojen östrojen
fazlalığına karşı uyguladıkları anti-östrojenik etkileridir. Böylece, isoflavonların göğüs ve endometriyal
kanserler gibi hormonlarla ilişkili kanser risklerini azaltıcı yöndeki etkileri de açıklanmış olur. Burada önemle
belirtmeliyiz ki, izoflavonların insan sağlığına faydaları sadece östrojenik veya antiöstrojenik etkileri ile sınırlı
kalmaz. Yapılan yüzlerce çalışma, Genistein isimli izoflavonun, hormon ilişkili olsun olmasın pek çok tipteki
kanserli hücrenin (örneğin deri, prostat, akciğer, ve kolon kanseri gibi) oluşmasını engellediğini ortaya
koymuştur.

Genistein anormal hücre oluşmasına neden olan enzimlerin aktivitesini ortadan kaldırarak bu etkiyi
sağlar. Bu durumu basit bir örnekle netleştirmek gerekirse, 1998 yılında A.B.D.'de her 15 dakikada bir
prostat kanserli bir erkeğin ölümünün aksine, soyalı gıdaların tüketimine dayanan diyet alışkanlığı olan
Japonya'da bu oranın Amerika'dakinin beşte biri olmasıdır. Zengin bir Genistein kaynağı olan soyanın, bu
derece düşük kanser oranı yakalamada etkisi açıktır. İzoflavonlar soyanın protein içeriği ile birleşir ve gıda
sanayinde geniş kullanım imkanı bulan proteinlerinin faydalarını bir kat daha güçlendirirler. Diyetlerde et
proteinin bir bölümünü soya proteini ile değiştirilmesi, özellikle yüksek kolesterol seviyesine sahip kişilerde
(240 mg/dl) kandaki kolesterol oranını düşürürken, hem de birey başına günlük alınması gereken 50 mg'lık
izoflavonun bir kısmının karşılanmasını sağlar.

Kaynak